‘Şampiyon’ olmak zorunda mıyım?
Bakmayın kitabın adının ‘Apti’nin Beni’ olduğuna, Apti’nin bir beni yok aslında. Tıpkı tamamı şampiyon sporculardan oluşan ve her birinin dudağının üstünde koca bir ben olan sülalesindeki diğer fertlerin aksine şampiyonluk arzusuna da sahip olmadığı gibi. Oysa ailesindeki herkes ondan yüzü benli sülalesine layık büyük bir sporcu olmasını bekliyor. Hele babası için bu bir onur meselesi; Apti’ye bol bol madalya kazanmak için nasıl yaşaması gerektiğini dikte ediyor sürekli. Nasıl yemek yemeli, nasıl uyumalı, nasıl yürümeli, hatta ve hatta nasıl rüyalar görmeli. Gelin görün ki, babasının rüyalarını dev halterler süslerken Apti’ninkileri rengârenk resimler, tablolar, boyalar süslüyor.
Reza Dalvand’ın çizimleri babayla oğul arasındaki çelişkileri her yönüyle gözler önüne seriyor. Apti’nin aksine babası dev gibi bir adam, tüm gücü, erkeksiliği, öfkesi ve kontrolcülüğüyle her daim bir alev topu gibi kıpkırmızı. Madalyonlu fotoğrafları evin duvarlarını süsleyen diğer akrabalar gibi onun da kaşları çatık mı çatık, suratı asık mı asık. Zaten o fotoğraflardan yayılan mutsuz, baskıcı, otoriter bakışlar yok mu, bizi bizden alıyor. Ama sanmayın ki boğucu bir öykü bu, Apti’nin üzerindeki baskıyı hakkıyla hissettirirken bir taraftan da kıkır kıkır güldürüyor.
Hele koca yürekli Apticiğin babasını ve tüm yüzü benli sülalesini mutlu etmek için bulduğu dâhiyane fikir yok mu, hınzırlığın bu kadarı dedirtiyor.
https://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/sampiyon-olmak-zorunda-miyim-41490911