Gazete Duvar

Gazete Duvar / Kitap dergisi / Elif Şahin Hamidi / Nisan 2019

vejeteryankurt

Vejetaryen kurt ve insanın özgürlüğü

Çocuk kitaplarındaki kahramanlar, çocuğun kendisiyle özdeşim kurmasını sağlar. Bu kahramanlar bir insan olabileceği gibi bazen bir bitki, bir nesne ve çoğunlukla da insana ait özelliklerin atfedildiği bir hayvan olur. “Kötü kalpli, hain kurt” da elbette hepimizin çok yakından tanıdığı hayvan kahramanlardan biridir. Peki kurtlar ya da bütün kurtlar hep kötü kalpli ve her zaman hain midir? Bana kalırsa değildir. Tıpkı insanların hepsinin, her zaman kötü kalpli ve hain olmaması gibi. Peki kurtların hepsi et mi yemek zorundadır, sebze yiyerek de yaşayamazlar mı? Doğada böyle bir şey mümkün olmasa da masallarda mümkündür elbette. Ancak gerçekliğe bakacak olursak, hayvanlar sadece doğa tarafından belirlenmiş varlıklardır, kendi kendini belirleme, var etme olanağına sahip değillerdir. Bu nedenle karnı çok acıkmış olan bir kurt “ayy ne kadar da sevimli bir tavşan, o da bir can taşıyor, bu nedenle onu yiyemem, biraz havuç yesem iyi olacak” diyemez. Karnı acıktığında avlanmak ve kendisi gibi can taşıyan başka bir hayvanı yemek zorundadır. Oysa insan kendi kendini belirleme, kendi varoluşunu inşa etme yetisine sahiptir. Ayrıca tercih yapan, hayır diyen bir varlıktır.

Ama dedim ya masallarda her şey mümkündür. Dolayısıyla da bir kurt, kendi kendini belirleyebilir ve et yemeye “hayır” diyebilir, iyi kalpli, vejetaryen bir kurt olmayı tercih edebilir. Tıpkı Ayesha L. Rubio’nun “Kırmızı Başlıklı Kız ve Vejetaryen Kurt” isimli masalındaki kurt gibi. Bu arada Rubio’nun kitabı “Daha önce hiç anlatılmamış bir masal” alt başlığını taşıyor. Evet, çünkü bu masalda, çocukluğumuzdan beri kulaklarımızda çınlayan o “Seniii iyi görebilmek içiiin! Seni daha iyi koklayabilmek içiiin! Seni daha iyi duyabilmek içiiin! Seni daha iyi…” şeklindeki ulumalar yok. Kırmızı Başlıklı Kız da sürüden ayrılmaktan ve kurtlardan korkmayan bir kız olarak karşımızda. Çünkü o, asıl sürünün peşinden giderse başına kötü işler geleceğini biliyor bana kalırsa. Rubio’nun bu masalının o çok iyi bildiğimiz, ezber ettiğimiz o çok eski ve cinsiyetçi ve ahlakçı Avrupa masalıyla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını anladınız sanırım. Kırmızı Başlıklı Kız masalı, “yeniden yazımı” üzerinde en çok çalışılan masallardan biri belki de. Örneğin Sara Şahinkanat’ın “Kim Korkar Kırmızı Başlıklı Kız’dan?” ve Claire Freedman’ın “Bay Kurt Nasıl Vejetaryen Oldu?” isimli kitapları geliyor aklıma hemen. Kim bilir daha ne yeni masallar türeyecek bu köhnemiş masaldan. Merakla bekleyeceğim.

“Özgür kişi” olduğunu ilan etmek zordur

Şimdi Rubio’nun masalındaki o bildiğimiz kurtlara hiç benzemeyen, “sürüden ayrı” kurttan bahsedeyim biraz. Anne babası gibi değil o; avlanmaktan hiç mi hiç hoşlanmıyor çünkü. Yeşil bitkiler ve taze kökler yiyerek beslenmeyi tercih ediyor. Öyle ya, hiç olacak şey değil: vejetaryen bir kurt! Eee sürüden ayrılanı da kurt kapıyor işte; bu yüzden kardeşlerinin bile alay konusu oluyor bizim “farklı” kurt. Sürünün ezberlerinin, yasalarının, dayattıklarının dışına çıkmak, “özgür kişi” olduğunu ilan etmek zordur elbet. Ezberimizi bozan bu farklı kurt ne yazık ki ailesine kendini ispat etmek zorunda hisseder ve derken bir gün kolunda sepetiyle yürümekte olan, hayallere dalmış kırmızı başlıklı bir kız görür ve kızın peşine takılır: amacı bu küçük kızı ve büyükannesini yemektir, tıpkı sürüdeki her kurttan bekleneceği gibi. Onunla alay eden kardeşlerine ve bütün sürüye gerçek bir avcı olduğunu göstermekte kararlıdır. Büyükannesine frambuazlı pasta götüren küçük kızla beraber o da yola koyulur. Aklından da kızı ve büyükanneyi yiyip üstüne de tatlı ziyafeti çekmek gibi türlü hainlikler geçmektedir. Ama eve ulaşıp yaşlı kadının karşısına çıktığında işler pek de umduğu gibi gitmez. Küçük kızın ve büyükannesinin dostluğu karşısında maskesini indirir ve onlara vejetaryen olduğunu itiraf etmek zorunda kalır. Bu arada şunu da söylemeden edemeyeceğim: inanmayacaksınız belki ama Kırmızı Başlıklı Kız ve büyükannesi de bir vejetaryenmiş! Bu sırlarını da şöyle fısıldıyorlar kurda: “Biz de hayvan yemiyoruz ve bununla gurur duyuyoruz. Herkes ne hissediyorsa öyle yaşamalı.” Tabii ki bizim kurt da hiç korkak değilmiş, sadece nasıl hissediyorsa öyle yaşamaya çalışan bir vejetaryenmiş. Ve elbette “hiçbir zaman bir avcı olamayacakmış ama başka birçok güzel huyları varmış.”

Dayatılan ezberlerin, değer yargılarının, göreceli ahlak normlarının, geleneklerin dışına çıkanı, hatta et yemeyeni ya da sebze yemeyeni ve dolayısıyla “farklı” olanı, yani sürüden ayrılanı kabul etmekte zorlanır insanlar/toplumlar. Çünkü farklı olanı gütmek, itaate zorlamak çoğu zaman mümkün olmayabilir. Ama unutmamak gerek ki az sayıda da olsa bir çobana ihtiyaç duymayan, sürüden ayrılmak isteyen, kendi yolunu kendi çizmek isteyen, hatta canı ne isterse onu yemek ve belki de vejetaryen olmak isteyen “hain kurtlar” her zaman olacaktır. Çünkü insan, “olacağı şeye” kendisi karar veren bir canlıdır. İşte hayvanlara, insanlara ve farklı olana saygı duymanın, sevgi beslemenin yolunu açan bu kitap, vejetaryen kurtla birlikte Kırmızı Başlıklı Kız’ın peşine takılıp, “kendini aramaya” çıkmak ve farkında olmadığı güzel huylarını ortaya çıkarmak isteyen minikler için birebir. Unutmadan: Ayşen Gür’ün Türkçeye kazandırdığı bu kitabın şahane illüstrasyonları da kitabın yazarı tarafından yapılmış. Rubio kitabın sonunda, büyükannenin en çok sevdiği frambuazlı pastanın tarifini de resmederek miniklere güzel bir sürpriz hazırlamış.